Müslümanlara savaşmanın haram kılındığı Muharrem ayı, hem Hicri takvimin ilk ayı olması hem de İslam tarihinde pek çok önemli günü bünyesinde barındırması açısından büyük önem taşıyor. Muharrem ayının onuncu gününde ise evlerde aşure tencereleri kaynamaya başlıyor. Aşure günü ile ilgili inanışlar, mutfak kültürümüzün bu çok özel tatlısına dini bir mahiyet de kazandırıyor.
Aşure, içinde yaşadığımız coğrafyanın bereketini simgeleyen hemen her ürünü bünyesinde barındırıyor. Binlerce yıllık toplumsal hafızamızdan süzülüp gelen bu özel lezzet, bazen bir evin mutfağında tencerede, bazen bir köy meydanında kazanlarda karıştırılıyor. Ancak nerede olursa olsun hep güzel dileklerle, dualarla pişiriliyor ve herkesle paylaşılıyor.
Aşure, birbirinden çok farklı tatların bir araya gelerek harmanlandığı en güzel tatlılardan biridir. Zamanı geldiğinde tencereler, kazanlar kaynatılır, eşe, dosta, komşuya dağıtmak üzere çokça aşure yapılır. Aşureyi vermek kadar almak da kıymetlidir. Bir haneye aşure veren sonrasında gelen aşureyi kabul eder. Ancak aşure sade komşuluğun pekiştirilmesi için yapılan bir eylem değildir. Esas olarak tarihsel bir anlatıya dayanan ve anlatının dile getirilmesine yardımcı olan ritüeldir. Bu tarihsel anlatı kimileri için bolluk ve bereketi kimileri için paylaşmayı ve birliği temsil eder. Belki de bu nedenle yapanın yemesinden ziyade eşin, dostun, komşunun yemesi önemsenir ve çok sayıda haneye ulaşması istenir.
Okulumuzda öğrencilerimiz ve velilerimiz ile birlikte birlik, beraberlik, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmanın önemine istinaden Aşure etkinliği düzenledik.